HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ
  SAYFA 27
 
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ
www.hantekdergisi.tr.gg              | SAYI 11 | 04.12.2009 |
 

Osman
GÖKBEL
CUMHURİYET
RÜYASI

Sanırım saat gecenin üçüydü. İki akşam öncesi evimize asker elbisesi giymiş iki kişi gelmişti. Uzun boylu olan genç askerin sesi ondan daha uzun boylu olan diğer askerin sesinden daha fazla çıkıyordu. Alışılmadık bir şeyler olduğundan emindim. Elindeki kağıttan benim çoğunu anlayamadığım yazılar okumuştu. Askerler gittiklerinde babamın beş öküzünden üç tanesinin iki gün sonra askerler tarafından sabah alıkonacağını annemden öğrenmiştim. Geriye kalan iki öküzü ise zar zor askere yalvararak evde bırakmayı kabul ettirmişti. Galiba babamın bazı planları vardı. Tekalif-i Milliye emirleriymiş evimizde okunanlar. Yani her evden ordumuzun ihtiyacı olan tüm eşyaları, arabaları, öküzleri Mustafa Kemal’in emriyle alacaklarmış. Ordumuz bu kadar fakir miydi ? Osmanlı Devleti yedi yüz yıl bolluk içinde yaşamamış mıydı ? Padişahım çok yaşa diyenlerin sayısında azalma vardı. Acaba padişah öldüğü için mi bu durumdaydık. Biz de mi ölmek üzereydik. Dedemin anlattığına göre en zorlu savaşlarda alnının akıyla çıkan bu ordumuz artık zayıf düşmüş. Dünyada ismimizi duymayan millet, devlet, hükümdar yokmuş. Tüm bu geçmiş ayrıntıları düşünürken saat neredeyse dörde gelmiş olmalıydı. Zifiri karanlığın ortasındaydık. Sağımda veya solumda en ufak bir ışık görünmüyordu. Bir sesle karanlıkta hepimiz irkildik. Yanımda aşağı mahalleden arkadaşım Selma, bana seslenip neler olduğunu soruyordu. Ben onun sesinden daha çok dışarıdaki Mustafa Kemal’in sesine benzer bir sese odaklanmıştım. Dışarıdaki korkunç koşuşturmadan haberdardık ancak neler olup bittiğini tam olarak kavrayamamıştık. Yaşımız küçük diye bir akşam öncesinden başımıza bir şey gelmesin diye bizi bir odaya kapatmışlardı. Sadece o anı hayal meyal hatırlıyorum. Dışarıda acaba neler olup bitiyordu. Sanırım bunun cevabını günün ilk ışıklarıyla öğrenecektik. Dokturluk okuyan abim Kemal’in ismini duyar gibi oldum. Abimin bu koşuşturmacanın içinde ne işi olabilir ? Hem o okulda değil miydi ? Biz Aydın’daydık. O İstanbul’dan ne zaman geldi ? Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Her şey o günün ilk ışıklarıyla aydınlanacaktı sanki. Pencereye bile yaklaşmamamızı söylemişlerdi. Ancak ben pencerenin bir aralığından sokağa baktığımda sanki Yörük Ali Efe’yi gördüm. Evet, evet onu gördüm. Üstünde yelesiyle elinde tüfeğiyle babamla bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Arada sırada Yörük Ali Efe, bir şeylere sinirleniyor olacak ki tüfeğini kaldırıp sanki ateş edecekmiş gibi ormanlık alana doğrultuyordu. Sanki bir şeylerin talimini yapıyorlardı. Onun hakkında çok şey duymuştum. Dağları taşları titretip düşmanları öyle bir korkutuyormuş ki ismini duyan hazır ola geçiyormuş.

[Devamı Arka Sayfada]

Sayfa Numaralarına Basıp Dergimizi İnceleyebilirsiniz.
01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30

 
 
  Bugün 30 ziyaretçi (32 klik) kişi burdaydı!

Anasayfa | Künye | Ürün Gönder |
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ @ 4 Ocak 2009 - HENDEK
[ Tüm hakları saklıdır]

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol